Dim Mağarası
Güzel yurdumuzun şu ana kadar bilinen mağaralarından ikinci büyüklükte olanıdır. Deniz seviyesinden yüksekliği yaklaşık Alanya Kalesi yüksekliğindedir. (240) Alanya merkezine uzaklığı 12 km. dir. Ulaşımın bir bölümü asfalt bir bölümü asfaltlanmak üzere işlenmekte olan düzgün stablizedir.(Not: Şu anda Asfaltlanmıştır.) Her çeşit kara taşıt vasıtasıyla gidilebilir. Resmen 1999 yılında yerli ve yabancı turizme açılan Dim Mağarası (Gavur İni) mutlaka mağara devrinde de insanlığa hizmet etmiş olmalı ki bugün batıya açılan o muhteşem asıl giriş kapısı koruma kurulu tarafından yapılacak inceleme ve araştırma için kapalı tutulmaktadır diyorum aslında kapalı bir yer görünümünde değil asıl giriş bölümü buradan yapılması gerekirken ilgililerce burada bir inceleme yapılması gerekir ibaresinden dolayı bunun zıttı yönünde Dim vadisine bakan yönünden (Doğu yönden) binbir güçlükle ve büyük bir itina ile yeni bir giriş kapısı açılmıştır. Asıl giriş bölümü olan yer de görülmeye değer bir şaheserdir. Burada bulunan eski duvarlar kapının genişliği ve yüksekliği her yönüyle incelenmesi araştırılması gereken büyük ve önemli bir değerdir. Dim mağarası öyle bir iki satırla geçiştirilecek bir konu olmadığı İçin nereden başlayıp nereden çıkılması gerektiği bile düşündürücüdür. İsterseniz şu anda gezmek görmek için gelen binlerce yerli ve yabancı turistin giriş yaptığı kapıdan doğuya doğru uzanan Dim vadisinden söz edelim. Buradan kuş yuvası mevkiine kadar uzanan vadiye Dim Vadisi deniliyor. Bu vadinin sağlı sollu uzantısında bulunan onlarca köye de Dim köyleri, halkına da DİM 'li deniliyor Yaptığım araştırmada Dim kelimesinden yola çıkıp bugün Rusya da bulunan Kazan Türk'lerinin bulunduğu yere o yöreden çıkıp aynı bizim buradaki Dim çayı gibi akışı deli dolu olan bir suyun Bozkır adlı bir ırmağa karıştığını buldum. Bu konudaki tarihi bölümü incelediğimizde de asırlar boyu burada yaşayan Türklere (Kazan Türklerine) çok büyük eziyetler edilmiş bazen yerlerinden yurtlarından edilmişler kovulmuşlar dışlanmışlar ama yılmamışlar bugün bile özerkliklerini korumaktadırlar. İnsanın aklına acaba diyor işte geçmişte orada yaşayan dışlandıkları buralara gelip yurt edinmeleri konusu geliyor. Günümüz Dim 'lisine baktığımızda da yiğitlikleri cesurlukları yılmadan mücadeleci olmaları ve bu yöreye bu adı koymaları bir yerde böyle düşünmemize sebep oluyor her ne ise bu konunun uzmanları var onlara saygısızlık yapmayalım İnşallah bir gün olur bu konuda açıklığa kavuşur. Yine bu konuyla ilgili Dimileme kelimesi var yöremizde Dimi aslında kalın kumaştan yapılmış giysidir.
Dimilemek ise onu ayak kısmından yukarı doğru kıvırma (çemleme) sarkan sallanan kısımları toparlama anlamında kullanılan bir kelimedir. Dimilendiğİ zaman derli toplu olan .hızlı hareket ederken rahatsız olunmayan bir konum demektir. Şimdi biz gelelim dünya harikası Dim mağaramıza Dim mağarası 1986 yılında Dr. Nuri GÜLDALI ve arkadaşları tarafından keşfedildiyse de 1983 yılı Nisan ayında o zamanlar Devlet Su işleri DSİ de işçi olarak çalışan dostum Ali CİRENLİ (merhum) bana geldi "Hocam sen bu memleketin araştırmalarını yapan güzel resimlerini çeken bütün dünyaya tanıtan bir kişisin ben bir mağara buldum gel oraya gidelim birkaç resmini çekip önce Alanya'ya sonra bütün dünya ya tanıtalım" dedi. Kalktık gittik yanımızda götürdüğümüz ışıklarla zar zor küçük bir bölümünü gezdik ve görüntüledik. 1984'de seçilen çiçeği burnunda belediye başkanı sayın Müstakbel DiM'e gittim durumu anlattım. Bana aynen şöyle dedi' Hocam hiç acele etme biz oranın yolunu açacağız ve hemen başlıyoruz. Sen herşeyi tamam olduktan sonra kart postalını yaparsın" dedi. Yine o tarihlerde çiçeği burnunda sayılacak ilk ve orta okulu birlikte okuduğumuz 18 numaralı Ali KALE (Dizdaroğlu) milletvekili İdi bir arkadaş olarak ona da gittim. Oda aynen Belediye Başkanımız Müstakbel DİM'in söylediklerini söyledi. 1989 yılı Mart ayında yapılan yerel ve genel seçimlerinde belediye meclis üyesi seçildim. o zamanın belediye başkanı Cengiz AYDOĞAN'a da aynı sözleri tekrarladım. Yine cevap olarak Müstakbel ve Ali Bey'lerin söylediklerinin aynısı idi. "Hocam acele etmeyelim."
Ancak Müstakbel Bey'ın Belediye Başkanlığı Ali Bey'in milletvekilliği sırasında kötüde olsa iyi havalarda gidilip gelinecek bir yol açıldı ve mağaraya giriş çıkışlar yasaklandı demir parmaklıklarla kapatıldı. Ancak ben 1989 Haziran ayında tamamlayıp İstanbul'da bastırdığım 'Dünden Bugüne Alanya' adlı kitabımda gerek Ali CİRENLİ (merhum) ve gerekse bugün Doktor olan oğlum İsmail'le birlikte çektiğim diaları bu kitapta sergiledim. Biz bu işlemleri tamamlarken 1986 yılında İlçemize gelen Dr Nuri GÜLDALI başkanlığında bir heyet yaptıkları inceleme ve araştırmalar sonrasında aralarına kestel Belediyesini de ortak ederek kurdukları işletme ile gerek mağara İçindeki düzenlemeleri ve gerekse ulaşım amaçlı yol çalışmalarında büyük meblağlara varan paralar harcayarak, elektrik kesilmelerine karşı mağara aydınlatmasında kullanılacak yeterli jenaretör alıp çevre düzenlemelerinin yanı sıra gelen misafirlerine Türk konukseverliğinin özelliklerini içeren Restaurant ile yazımızın başında da belirttiğimizi gibi 1999 yılında bizzat Turizm Bakanı tarafından işletmeye açılır. Bu mağaraya nasıl gidilir arabaları olanlar şehir merkezinden 6 km doğu istikametinde D 400 kara yolu üzerinde Dimçayı köprüsünün hemen yanından sola sapan yol Akrapol Otel önünden sizi toplam 12 km. lik bir yol sonrasında Dim Mağarasına ulaştırır. Arabası olmayanlar ise dolmuş durağından her saat başı dolmuş kalkmaktadır. Birisine atlayıp bu güzel mağarayı gezebilirsiniz. Şimdi gelelim bu mağaranın özelliklerine Alanya ve yöresinde bulunan toprak örtüsünün kireçli ve kalkerli oluşu yağmur suları ile birleşerek toprak altındaki bu türmağaralarda bulunan sarkıtları dikitleri ve sonuçta bunların uzayarak birleşmesinden sütunları oluşturuyor. Bu görüntülerin Özelliklerini kaç yılda oluştuklarını Damlataş mağarasının özellikleri arasında anlatmıştık Damlataş Mağarası ile Dim Mağarası arasında ısı bakımından yaz kış daima 45 derecelik fark vardır. Yazın Dim Mağarası Damlataş 'a göre daha soğuktur. Kış ve ilkbahar aylarında devamlı damlar işte bu damlamadan dolayı da sarkıtlar, dikitler ve sütunlar oluşuyor. Mağaranın Doğuya bakan giriş kapısı ilgililerce iğne ile kuyu kazarcasına mağaraya bir zarar verilmeden açılmıştır sizi güler yüzle karşılayan Türkçe İngilizce, Almanca dil bilen kişiden alacağınız giriş biletiyle basamaklardan yavaş yavaş inerek önce sağ taraftaki küçük bölmeyi küçük bölme dediysek de Damlataş Mağarasıkadar vardır. Burayı gezersiniz buradaki manzaralar Pamukkale'deki travertenleri aratmayacak kadar güzeldir.
Aslında yazımızın başında bahsettiğimiz batıya bakan asıl giriş kapısı bu küçük bölüme açılır. Burayı gezdikten sonra biz gelelim akıllara durgunluk verecek ve yaklaşık 350 - 360 m. uzunluğunda ve yine yaklaşık yer yer 10 - 15 m. yüksekliklere varan binbir çeşit oluşumların sergilendiği bölüme bu bölümde yine işletmecileri tarafından özenle hazırlanmış İnişli çıkışlı beton veya demir merdivenler, sağa sola Özenle yerleştirilmiş göze zarar vermeden aydınlatan lambalar yardımıyla ağır adımlarla ilerleyebilirsiniz Ben ağır adımlarla diyorum siz belki bu güzellikler karşısında İlerlemeyi de unutacaksınız kendinizi bir hayal dünyasında farz edeceksiniz. 350 metrelik bir yolun koşar adımlarla bile olsa ne kadar zaman alacağını siz düşününüz. Gerek beton ve gerekse demirden yapılan basamakların veya düz yolların kenarlarına takılmış kalın halatların ve demir çubukların ilerlemenizde size eşlik ettiğini de unutmayalım mağara içinde bölüm bölüm semtler oluşmuştur, örneğin benzediği için Niyagara Şelalesi semti camilerde alışa geldiğimiz avizeler vardır. Buraya avizeler semti, mağaranın en uç noktasında bulunan göl mevkii buradaki gölde yaz kış hiç su eksik olmaz bu mevkileri gezerken özellikle başınızı yukarı kaldırıp çatlaklara bir bakınız, sanki elektrik ve oksijen kaynağı gibi işlenmiş, yağmurlar yağdıkça eriyikler bu çatlakların arasından sızarak oraları aslından daha sağlam bir vaziyete sokmuştur. Yine sağı solu ve tavanı incelerken insanın aklına deprem geliyor ve diyor ki Alanya hiçbir zaman deprem bölgesi olmamıştır. Olsaydı binlerce yıllık bu güzel sarkıtlar dikitler ve sütunlar böyle sapa sağlam durmazdı. Biliyorum yeni baştan bir daha gezelim diyeceksiniz, iyisi mi siz gördüğünüz bu güzellikleri yanınızda tatlı bir anı olarak taşıyıp eşinizi dostunuzu buraya yönlendiriniz. Gerek buraya geldiğinizde ve gerekse dönüşünüzde mağaranın Seyrantepe'sine çıkıp Dim Vadisini veAlanya Kalesini seyretmeden ayrılmayınız.
Damlataş Mağarası
Bu mağara 1948 yılında Alanya İskelesi yapımında kullanılmak üzere taş ocağı olarak tespit edilen alanda patlatılan bir dinamit sonrasında tesadüfen bulunmuştur. Patlama sonrasında açılan delikten lüks lambalarıma içeri girenler gördükleri güzelliklerden hayrete düşüp açılan deliği hemen kapatırlar dinamitleme İşini de başka tarafa kaydırırlar. Mağaranın tesadüfen bulunuşu sırasında büyük bir hevesle konunun üzerine eğilen merhum hemşerimiz Galip Dere böyle bir eserin Alanya'mıza kazandırılması için bütün ilgilileri göreve davet eder. Hatta günlük gazetelerin birisinde II. Dünya Harbinin korkunç günlerinde atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanlar içinde astım (nefes darlığı) hastası bulunanlar şifa buldu, diye İlginç bir haber okur, aklına hemen korumaya aldıkları mağara gelir.okuduğu gazetenin o bölümünü keserek zamanın Alanya Milletvekili Ahmet Tokuş beyin (merhum) yanına koşar.elindeki gazete parçasını göstererek aynen şöyle söyler... " Almanya'da olurda,
Alanya'da olmaz mı ? " Sayın Ahmet Tokuş beyde doğup büyüdüğü memleketine büyük bir hizmet düşüncesiyle vakit geçirmeden ilgililerin Alanya'ya gelmesini sağlar.İlk resmi inceleme Jeolog Dr. Timuçin Aygen.Jeolog Dr. Süleyman Türkünal tarafından yapılır,alınan çok sevindirici haberler sonrasında.doktor ve kimyagerlerden kurulu ikinci bir heyetin incelemesinden sonra bu mağaranın da Almanya'dakinin aynısı olduğu tespit edilir. Merhum Galip Dere mağaranın bulunduğu bu alanı Alanya Belediyesine istimlak ettirerek demir bir kapıyla belli bir süre insanların girip çıkmasını önler.bir taraftan çevre düzeni ile ilgilenirken çekilen fotoğrafları günlük gazetelere gönderir. Bir taraftan da onları Alanya'ya davet ederek şu başlığın atılmasını sağlar. " Alanya'da
bulunan Mağara astımlılara şifa dağıtıyor" işte bu haber sonrasında Alanya'mızda büyük bir canlılık başlar, o tarihlerde bulunan otellerimiz ihtiyaca cevap veremediği için Belediyemiz hoparlöründen yapılan anonslarla günlerce evlerinde misafir ettikleri insanlarla dolup taştı.bu durumdan istifade eden hemşerilerimiz iki katlı evinin bir katını.iki evi olanında evinin birisini otel yaparak Alanya turizminin ilk temel taşlarını atmış oldular.Hacıali'nin Şevki Türktaş'ın, Divriş'in İbrahim Ağanın, Ağaoğlu Mehmet Ağanın, daha bir çok Alanyalı hemşerilerimizin evlerini ilginç isimlerle otel yapmaları (YıldızFerah Doğan gibi) unutulmaz . Bu aşamada bir başka hemşehrimiz Dr. Hüseyin Sipahioğlu (Nesibe Gevher Tıp Fakültesi emekli Dekanı Prof. Dr.) mağaraya gelen değişik hastalar üzerinde yaptığı araştırma ve incelemelerden son derece başarılı sonuçlar alarak mağaranın önce yurt içinde daha sonrada yurt dışında büyük ün sahibi olmasında pay sahibi oluyor.:Mağaranın bu aşamaya gelmesinde çok büyük emeği olan Galip Dere'nin(merhum) keyfine diyecek yok.İsterseniz bu güzel mağarayı birlikte gezelim. Çok büyük emekler sarf ederek kendi çocuğu gibi bakıp büyüttüğü çiçeklerin arasında önceleri gölgelik diye başlatıp kurduğu iskenetlere ağdırdığı asmaların koyu gölgesinde keyifle oturan ve nargilesini fokurdatan Galip Dere (merhum) şu sözlerle karşılar sizi "hoş geldiniz gardaşım.
Bu guru üzüm değil, turizm.Gabaktan mı dudaktan mı istersiniz " tabi ki gelenler guru üzümle turizmi anladılar ama gabaktan dudaktan sözüne bir anlam veremediler bu konunun açıklanmasında yarar olur sanırım. Dudaktan : size bir rehber verip onamı anlattırayım (bazen kendide anlatırdı) yoksa çok sevdiği Tevfik Hacıhamdioğlu (hoca)nun teybe okuduğu anlatımın kabaklardan yapılmış hoparlörler vasıtasıyla mağaranın münasip yerlerine astığımız cihazlardan mı anlamına geldiğini de unutmayalım.
Mağaramızın kaşifi.Alanya'mızın komedi üstadı.düğünlerimizin orkestra şefi Galip Dere (merhum) yaptığı bu büyük hizmetlerden ötürü ölümüne kadar mağaranın müdürlüğünü yapmıştır, kendisini rahmetle anarken ruhun şad olsun Galip Dere diyorum. Yazımızın bu bölümünde Galip Dere(merhum) nin en yakın arkadaşı uzun yıllar mağarayı birlikte işlettiği mesai arkadaşı Arap Sait (Sait Doğruyol merhum) ile gerek Damlataş Mağarasının bulunmasında ve gerekse Kale yolunun açılmasında büyük emekleri geçen uzman taş kırıcısı Rusya'lı İsmail Selah ve arkadaşlarını da unutmamak lazımdır, ruhlarınız şad olsun bu mağaranın bulunmasında emeği geçen tüm insanlar..
Kadıini Mağarası ( Çatak )
Güzel Alanya'mızın insanoğluna ilk kucak açtığı yer olan bu mağaramız Alanya merkezinden 15 km. uzaklıkta Oba Kasabasıyla Bademağacı Köylerinin sınır teşkil ettiği Çatak mevkiindedir. Bu mevkiiye varınca yaya olarak çok dik ve kısa süreli bir yolla mağaranın giriş kapısına varırsınız.Kapının önüne gelip söyle İçeriyi ve dışarıyı gözetlerken binlerce yıllık izlerin üzerinizde bıraktığı hisle maziye dalmamak elinizde değil, biraz dinlendikten sonra mağaraya dalıp görebildiğiniz kadarını gezdikten sonra, diyorum çünkü burası da Hasbahçe Mağarası gibi karalıktır. Ben öğretmenlik yıllarımda birkaç arkadaşla birlikte yanımızda getirdiğimiz ışıklarla mağaranın mevcut derinliklerine İnmeye çalıştık, öyle bir an oldu ki elimizdeki ışıklar kifayetsiz oldu. Su seslerinden başka bir şey duyamadığımız yolculuktan vazgeçip geri döndük, ancak mağaranın giriş kapısı ve girişten sonraki büyük boşluğu da görülmeğe değerdi. Alanya mağaraları arasında turizme açık olmayan bir mağaradır. Fakat Oba Kadıpınarı Piknik alanlarına gelirseniz bu mağayı gezebilirsiniz.
Aşıklar Mağarası
Bu mağaramıza korsanlar mağarası gibi tekneyle girme imkanımız yoktur. Giriş kapısıyla deniz suyu arasında yaklaşık 3/4 m. yükseklik vardır. Kendisine güvenenler teknenin kaptanının da yardımıyla dikkatle bu yüksekliği tırmanarak güney doğu yönüne açılan giriş veya çıkış kapısından içeri dalarız. Burada giriş veya çıkış dememdeki kasıt Alanya Kalesinin denize doğru uzanan (Cilvarda Burnu) burunun belli bir noktasından doğu ve batı istikametinde doğal bir tünel gibi oluşundandır. Bu tünel içindeki yolculuğumuz alaca karanlık bir ortam da yaklaşık 50 - 60 m. sürecektir. Yolculuk sonrasında batıya açılan kapısına geldiğimizde buradaki yükseklik giriş yaptığımız kısımdaki yükseklikten daha fazladır. Zaten yolculuğumuz sırasında hafifte oba bir rampayı hissederiz Sız mağara girişinden çıkışına kadar dikkatle iterlerken tekneniz Cilvarda Burnunu aşmış mağara önünde sızı beklemektedir bite. Yüzmesini çok iyi bilenler buradaki 56 m. ye varan yükseltiden balıklama, çivileme şeklinde teknede kalan arkadaşlarına şov yapabilir Kale'nin bu bölümlerindeki derinliklerde büyük gemiler daha rahatlıkla yol alabilirler Aşıklar Mağarası adı üstünde aşıklara mekan olmuş bir mağaradır.' İki gönül bir olunca seyran olur samanlık' misali her şeyi göze alıp burada saklanmış muratlarına ermiş insanlar vardır elbette. 50'li 60'lı yıllarda kaçanların buralarda arandıkları bilinir, bu ilginç mağarayı da gezdikten sonra yine Alanya Kalesinin çevresinde kuzeye doğru yol alıyoruz Gözümüz yine Alanya Kalesinin çevresindedir Buradaki küçük kiliseyi darphaneyi hele hele en uç noktadaki adam atacağını seyretmenin hazzını duyacaksınız. Büyük bir zevk ve heyecanla ilerlerken bu seferde korsanlar mağarasına benzer tekneyle içen girilebilen bir başka mağarayla karşılaşacaksınız.
Fosforlu Mağara
Batıya açılan bu mağaramızın Korsanlar mağarasına benzeyen yönleri vardır Bu mağaraya da küçük teknelerle girmek mümkündür. Ancak denizmağaralarından hangisi olursa olsun dalgalı çalkantılı havalarda hiçbirisine girmemiz doğru olmaz Bu mağaramızın özelliği de adını aldığı fosforlu görünümüdür.
Teknenizle mağara içine girdiğinizde küreklerinizi iteri geri hızla oynattığınızda su içersinde çok ilginç fosforlu ışık oyunlarıyla karşılaşırsınız. Eğer bu gezinizi ikindi vaktinde yaparsanız buradaki ışık oyunlarına doyum olmadığını göreceksiniz Bu mağaranın ikinci bir özelliğide büyük teknelerle (200-300 kişilik) mağara turları yapanların demir atıp topluca denize girdikleri yer olmasıdır. Tabîi ki yüzmesini çok iyi bilenler için. İşte yüzme sırasında gerek mağaranın giriş kısmında ve gerekse iç kısmında kuvvetlice tepinmelerden oluşan ışık oyunlarını daha yakından görmeniz daha zevkli olur sanırım. Buralarda binde otuz beşlik tuzluluk oranı olmasa pınl pınl görünümlü tertemiz Akdeniz'in suyunu rahatlıkla içebilirsiniz. Bu mağarayı da gezdikten sonra yine kuzey yönde ve kıyıya yakın yolumuza devam ediyoruz Yine başımızı yukarıya kaldırdığımızda (başında şapkası olanlar dikkatli olsunlar şapkaları düşebilir ) Yaklaşık 200/210 m. yükseklikte bulunan adam atacağını göreceksiniz. Kitabımızın ön kısmında buradan atılan taşların (indirenler için) bu küçük koya düştüğünü bilmelerinde yarar vardır. Koydan sonraki durağıma Güvercinlik diğer adıyla Niyet Kapısı Burası da görülmeye değer deniz suyunun yüzlerce hatta binlerce yıl kayalara vura vura yumuşak yerleri aşındırmasından oluşan manzaralar karşısında hayrete düşeceksiniz. Evet deniz turumuzun son durağı.meşhur Kleopatra'nın yıkandığı ve kendi adı verilmiş olan küçük koya geliyoruz. Gerçektende burası tarih ve doğa güzelliklerinin sergilendiği bir yerdir. Yörede bu bölgeye kırk merdiven denilir. Rivayete göre Kleopatra Kale'den şimdiki seyir yen olan şanlı Bayrağımızın dalgalandığı yerin hemen altında küçük bir kapı var. Bu kapı kırk merdiven bölgesine açılır. İşte buradaki kapıdan kırk merdiven denilen yere kadar bazen açık bazen tünel halinde yol varmış, Kale'den bu yollan kat ederek gerek buradaki tatlı sudan kullanmak ve gerekse denizde yüzmek için inilmiş. Daha düne kadar balıkçılarımız buradaki tatlı sudan kullanırlardı. Aslında bu bölgeyi deniz turundan sonra Damlataş Mağarasının üstünden keçi yolu olarak tabir edilen yolla yaya olarak gezmek daha İyi olur.Buradaki ağaçlandırmayla elde edilen çamlıktan yer yer çökmüş ve yer yer ayakta duran kırk merdiveni görmek ve Kleopatra'nın kayalıklar arasında bulunan pınl pırıl plajında yüzmek çok güzel olur derim.Evet sevgili okurlarımız şimdi tekne ile geri dönme zamanı gelmiştir. Siz İsteseniz de İstemeseniz de kaptanınız dönüşte sizi açıktan götürecektir. Neden mî? Açıktan Alanya Kale'sinin görünüşü bir başkadır da ondan, yapıldığı günden bu yana hiç onarım görmeyen Kale surlarının bu bölümü de bir başkadır. Hele hele surlar üzerindeki bembeyaz tarihi Alanya Fenerini seyretmekte başka bir haz verir insana.
Dim Çayı
Dim Çayı; Alanya için Hayat damarı sayıla bilinecek bir durumdadır. Alanya'nın doğusunda ve şehir merkezinden 6 km uzaklıkta ki Dimçayı, Torosların eteklerinde Dimalacami (Alakise) Köyünden doğup kuzeydoğu-güneybatı yönünde 60 km'lik bir kolla sularını Alanya'nın güneyinde Kestel ve Tosmur Beldeleri sınırından Akdeniz'e dökülmektedir. Yıllık ortalama su akımı 505.30 hm3, ortalama debisi 16 m3/sn.dir. Dim Çayının çevresinde 14-15 Kadar Yerleşim yeri vardır. Bu yerlerşim yerlerine Dim köyleri denir. Kışın yağan kar yaz mevsiminde erimeye başlayınca özellikle bahar mevsiminde Çayın suları soğuktur. Dim çayının etkisi ile yarılmış olan bu vadiye de Dim vadisi denir. Dim vadisi gerek Serinliği gerek yeşilliği sayesinde turizm açısından önemli bir noktadır. Yerel halk içinde 1936'larda başlayıp 1948 yılında noktalanan çalışmalarla Alanya muzunun Alanya portakalının yurt düzeyinde üne kavuşmasını sağlamıştır. Dün kasamızı dolduran bu çayımız bugün Akciğerlerimizi oksijenle dolduruyor. Dim Çayından gelen kanal Alanya'nın batısına kadar uzanıp Alanyanın sulama suyu ihtiyacını karşılar. Bunu yanında Alanya da sık sık tekrarlanan elektrik kesintilerini gidermek ve uzun vadede Alanya'nın elektrik ihtiyacını karşılamak için Doğal güzelliği bozmadan bir baraj inşaatına da başlanmış Fakat tahmin edilen süreden daha fazla bir süredir inşaat devam etmektedir. Bu barajla ilgili birkaç ayrıntıya girecek olursak. Baraj sahası ve depolama tesisleri Dim çayı üzerinde Alanya İlçesinin 5 km. kuzeydoğusunda, Alanya- Mersin karayolundan 8 km. içeride Kuzyaka Mevkiindedir.
Dim Barajı ve hidroelektrik santrali projesinde çalışma alanı yaklaşık 275 km2lik bir alanı kapsar. Baraj, hidroelektrik santrali ve diğer sanat yapılarının mühendislik jeolojisi durumlarını belirlemek amacıyla; çalışma kapsamında baraj yerinin, tünellerinin geçeceği kayaların ve santral yerindeki zeminin fiziksel özellikleri; geçirimlilik, duyarlılık durumları, ayrışmış zeminin sınırları, yaş durumunun yapılacak yapılara etkileri ve diğer jeolojik özellikler araştırılıp, tespit edilmiştir.
Baraj ve hidroelektrik santrali 'in yapılması ile yıllık 122,91 Gwh enerji üretiminin yanı sıra, yazın kurak mevsimde yetersiz kalan sulama suyuna katkı sağlamak ve daha üst kotlarda; yeni sulama sahalarının açılması amaçlanmıştır.Projenin bir diğer amacı ise; Alanya İlçesi ve yakın çevresindeki turistik işletmelerin, içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılamaktır.Baraj tipi ön yüzü beton kaplamalı kaya dolgu şeklinde projelendirilmiştir. Baraj gövde yüksekliği 134,50 m (temelden), 123,50 m (talvegden), Kret kotu 173,50 m, Kret genişliği 7,80 m, Max. Su seviyesi 173,03 m, Max. Su seviyesinde baraj gölü alanı 448 Ha, Gövde dolgu hacmi 5.190 x 106 m3tür. Sol sahilde at nalı kesitli derivasyon tüneli ve dip savak; sağ sahilde ise yandan alışlı dolusavak projelendirilmiştir.
Dim çayının asıl önemi ise turizm merkezi olmasından gelmektedir. Kestel Yol ayırımından yada Tosmur yol ayırımından kuzeye doğru gidilmeye başlayınca hemen sağlı sollu gözünüze Piknik alanları çarpmaya başlar. Suyun çağıltısı ve çevresindeki yeşillik çok etkileyici. Suyu yaz kış soğuktur. Yazın en sıcak günlerinde denizde serinleyemezseniz eğer, Dimçayı'nın serin sularına bırakabilirsiniz kendinizi. Yol boyunca çok sayıda lokanta , restaurant ve piknik alanları vardır. Bir bölümü yaz ayları olduğu gibi kış aylarında da açık oluyor. Tavuk, et ve balık servisi yapılır. Ama hem suya girmek, hem de alabalık yemek istiyorsanız Dim çayının üst piknik alanlarına kadar çıkmanız gerekiyor. Özellikle Alabalık yetiştirme havuzlarına kadar gidip , su içine atılmış masalara oturup, ayaklarınız su içersinde güzel bir balık yiyebilirsiniz. Bunun yanında ilçede tatil yapan turistler, kiraladıkları cip ve motosikletlerle Toroslar'da tura çıkıyor. Turistlerin en fazla ilgi gösterdiği köyler arasında Dim köyleridir. Bu köylerde bulunan turistik tesislerde günübirlik güzel bir gün geçiren turistler, son derece iyi zaman geçirdiklerini söylüyorlar. Gruplar halinde safari yapan turistler, Torosları gezmenin kendileri için unutulmaz bir anı oluşturduğunu , Toroslar'ın havasına ve doğasına hayran kaldıklarını dile getirir Safari tutkunu turistler.Bu turdan unutulmaz anılarla dönen turistler Alanya'nın sadece deniz, kum, güneş üçgenine hapsedilmediğini , Safari, piknik gibi alternatiflerinin de olmasından gayet memnundurlar.
Sapadere Kanyonu
Alternatif turizm açısından Sapadere Köyünde bulunan Sapadere Kanyonu 750 mt. uzunluğunda olup yaklaşık 400 mt. yüksekliğe sahiptir. Sapadere çayının çıkış noktasında bulunan kanyon üzerine yapılan çelik desteklerle yürüyüş yolu ve kanyon girişinde inşa edilen mesire yeri, kır gazinosu vs. yatırımlar ile kanyon görülmeye değer bir turizm alanı haline gelmiştir... Alanya'ya 40 Km uzaklıkta olan Sapadere kanyonuna Demirtaş Kasabasından asfalt yol ile rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Alanya'nın Sapadere Köyünde bulunan ; Sapadere Kanyonu girişinden yaklaşık 300 metre içeride görmeye değer bir şelale ve bu şelalenin döküldüğü yerde yüzmeye müsait büyüklükte bir doğal havuz bulunmaktadır.
Kanyon içerisine gelen misafirlerin rahatlıkla yürüyebilmesi için planlanmış yürüyüş yolu platformu, ahşap ve çelik yapı malzemesi kullanılarak oluşturulmuş. Çevreye herhangi bir şekilde zarar verilmeyecek şekilde inşa edilmiş platform gerektiğinde kaldırılabilecek şekilde yapılmıştır.
Alanya'nın o bunaltıcı yaz sıcaklarından kurtulup bir nebze olsun serinlemek isteyenlerin uğrak yeri haline gelen Sapadere kanyonu gerçekten görülmeye değer bir doğa harikasıdır.
Sapadere Kanyonuna kadar gelmişken Sapadere köyü içersindeki Su değirmenini, ipek dokuma atölyesini görmeden gidilmemelidir. Yaylalardaki karlardan eriyerek gelen buz gibi sularda yetişen alabalıklardan yemeyi unutmayın. Su kenarına kurulu çardaklarda Temiz orman havasını teneffüs ederken şehrin stresini ve gürültüsünü unutacaksınız
Ulaş Dinlenme Parkı
Ulaş Dinlenme Parkı Alanya'nın batısına doğru 6 km gittikten sonra soldadır. Fakat Alanya'nın batısına tünellerle gidildiği için tünellerden girip Elikesik Köyü kavşağından tekrar 1 km kadar Alanya yönüne dönünce sağdadır.
İlk zamanlar halk için iyi bir dinlenme , mesire yeri ve plaj alanıydı fakat zamanla çevre düzenlemesi tamamlanıp turizme kazandırılmış, hem yerli halk hem de turist için hizmet vermeye başlamıştır. Dinlenme parkı bir tarafta piknik yapabileceğiniz , kayalıkların üzerinden balık tutmaya müsait bir alan diğer taraftan denize girebileceğiniz altın sarısı kumuyla ulaş plajı mevcuttur. Daha önceleri Alanya Belediyesi tarafından işletilen park şimdi özel bir şirkete devredilmiş. Piknik yapmak isteyenler için doğal masalar oturma yerleri ocaklar , tuvalet ve su çeşmesi mevcuttur. Bunların hiç biri ile uğraşmak istemiyorsanız kayaların üzerine kurulmuş çay bahçesinde çayınızı yudumlarken gönlünüz istediği kadar Alanya Kalesini batıdan izleye bilir , fotoğrafını çekebilirsiniz.
360 derece ulaş
Seyir Terası
Alanya Seyir Terası, Alanya’yı kuş bakışı ve net olarak göre bileceğiniz, Alanya’nın kuzeyin de yayla yolunun sağında ve solunda yer alan bir mesire, dinlenme ve piknik yeridir. Alanya’nın merkezinden 3,5-4 Km uzaklıktadır.Yolun 1,5 Km kadarı şehir içinden düzdür. Fakat geri kalan yol rampa ve virajlıdır. Gerçi son yıllarda yapılan otoban yolu sayesinde yol daha aşağıya çekilmiş ve daha az virajlı bir yoldan seyir terasına çıkılması sağlanmıştır.Toros dağları üzerinde bulunan Seyir Terası denizden yüksekliği 650 metredir. Alanya’yı bu yükseklikten, kuş bakışını andıran görünümü ile izlemek muhteşemdir. Seyir Terasından Alanya’nın doğusundan Kargıcak belediyesini, batısından dinek tünellerine kadar olan her yeri göre bilirsiniz. Bunun yanında karşınızda size meydan okurcasına duran ; “Kandeleri “ olacakta bilinen Alanya Yarım Adasını , üzerindeki Alanya kalesini, Kızıl kuleyi ,tersaneyi, doğuda Alanya belediye binası önünden başlayıp Mahmutlara kadar uzanan plajlarını , batıda [img:892l:200]Damlataş-Kleopatra plajlarını şehri içini rahatlıkla izleye bilirsiniz. Alanya’yı bu kadar net gündüz gözü ile görebilmenin yanında gecede şehrinmuhteşemliğini görebilirsiniz. Özellikle yaz aylarında geceleri cıvıl cıvıl olan Alanya’nın her köşesindeki ışıklar pırıl pırıl parlar. İskele civarındaki disko ve barların ışıkları Alanya’yı bir başka aydınlatır. O sıcak yaz aylarında serinlemek için ideal bir yerdir. Sakindir, sizi rahatsız edecek fazla insan olmaz. Alanya belediyesi Parklar ve Bahçeler genel müdürlüğü tarafından yapılan bu yer de rahatlıkla piknik yapabilmek için tahtadan ve demirden oturaklar ve masalar vardır. Fakat mangal yakmak yasaktır. Seyir Terasına Piknik malzemelerinizle gelmediyseniz ve şöyle bir çay içecekseniz hemen yolun üstünde çay bahçesi mevcuttur. Çinilerle bezenmiş , suyu da içile bilinen çeşmesi de görülmeye değer. Son yıllarda Seyir terası halkın ihtiyacını karşılayamayınca Alanya belediyesi tarafından genişletilmekte değerli halkımıza ve misafirlerimize hizmetine sunmaktadır.